Kentin Savunma Yapısı Surlar ve Kapılar
Karadeniz Ereğli, doğal limana sahip korunaklı konumu ile yüzyıllar boyu farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış çok katmanlı bir kenttir. Modern kent yerleşiminin altında büyük ölçüde kaybedilen arkeolojik ve mimari kalıntılara karşılık, günümüzde kısmen ayakta kalmayı başaran kale ve kent surları, kentin görkemli tarihinin en önemli şahitleri olma özelliğini taşımaktadırlar.
Ereğli’nin savunma yapıları; topografyaya uyumlu kapalı bir halka oluşturacak şekilde inşa edilen kent surları ve körfeze hâkim noktada konumlanan kaleden oluşmaktadır. Yaklaşık 2500 yıllık bir süreç boyunca isyanlar ve kuşatmalara maruz kalan, yıkılan ve tamir edilerek yenilenen Ereğli’nin savunma yapılarında ayakta kalan bölümler; Helenistik, Roma, Bizans dönemlerine aittir. Yaklaşık 2.86 km’lik bir uzunluğa sahip olan Ereğli Sur Sistemi, 0.42 km2’lik bir alanı çevrelemektedir. Kent surları; kentin sınırlarını, girişlerini ve bu girişlere bağlı olarak kentin eski dönemdeki ana ulaşım aksını da tanımlamaktadır
Kdz. Ereğli tarihinde Bizans Dönemi’ne ait olduğu bilinen sur kalıntılarından günümüze ulaşmış üç adet kapı kemeri vardır: Kız Kapısı, At Kapısı, Kaneri Kapısı.
At Kapısı
Antik dönemde, Herakleia’nın liman havuzu dalgakıran ve rıhtım surları ile çevrelenmekteydi. Günümüzde Ereğli sahil surlarında, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait farklı malzeme ve yapım teknikleri bir arada gözlenebilmektedir. Ereğlililerin ‘At Kapısı’ olarak adlandırdığı kapının, kentin deniz yönündeki kapısı olduğu düşünülmektedir. Laurens’in gravüründe sahil surları ve buradaki merdiven tasvir edilmiştir. Günümüzde yaklaşık olarak aynı yerde bulunan merdiven de deniz kotuna inmek için kullanılmaktadır.
Kız Kapısı
Kentin kuzeyindeki ‘Kız Kapısı’ olarak bilinen ve bulunduğu caddeye ismini veren bu kapıdaki kemerli geçiş günümüze ulaşamamıştır. Ayakta kalan kulede devşirme malzeme kullanımı ve farklı dönemlere ait yapım teknikleri göze çarpmaktadır.
Kaneri Kapı
Güneydeki kent kapısı, ‘Kaneri Kapı’ olarak adlandırılmakta ve çarşı bölgesinde yer almaktadır. Laurens’in ‘Herakleia’nın ana girişi’ olarak isimlendirilen gravüründe Kaneri Kapı kemerli bir geçiş olarak betimlenmektedir. Günümüzde yükselen zemin içinde gömülü kalan ve çevresindeki yapılar tarafından sıkıştırılan duvar kalıntısına bakıldığında, bir zamanlar kentin ana kapılarından birinin burada yer aldığını hayal etmek oldukça zordur.